Anne sütü, obeziteyi engelleyen en önemli faktörler arasında!

AKDENİZ, MERSİN (Bültenler) – “Aslında kültürümüze de çok yakın olan Akdeniz tipi beslenme hali, önerilen sağlıklı beslenme tiplerinden biridir. Bu beslenmede zerzevat ve meyve tüketimine tartı verilir, doymuş yağ tüketimi kısıtlanır, yani oda sıcaklığında katı halde bulunan margarin, tereyağı yerine sıvı yağlar tercih edilir. Ayrıyeten tekrar yağdan güçlü olabilecek kırmızı et tüketimi kısıtlanıp tavuk, balık üzere beyaz et tüketimi teşvik edilmektedir.”

Hazır besinlerin çok yağlı ve kaloriden güçlü olması ve katkı unsurları içermesi sebebiyle obezite riskini artırdığının ve bu nedenle de bilhassa çocukların beslenmesinden uzak tutulması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Yazıcı, obezitenin gelişmesindeki sosyoekonomik etkenlere de dikkat çekti:

“Genel olarak karbonhidrat yüklü yiyeceklerin daha hesaplı olması nedeniyle, gelişmekte olan ülkelerde ekonomik zahmet yaşayan şahısların bu halde beslenme zorunluluğuna bağlı olarak obezite risklerinin arttığı görülmektedir.”

SIHHAT OKUR-YAZARLIĞINA EHEMMİYET VERİLMELİ

Toplumlarda obezite görülme sıklığını düşürmenin değerli bir adımının da sıhhat okur-yazarlığını artırmak olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Yazıcı, “Kişilerin tükettikleri besinlerin içeriğini bilmeleri, ne tükettiklerinin farkında olmaları açısından ehemmiyet teşkil etmektedir. Paketli besinlerin etiketlerinde yer alan besin bileşenleri ve kalori ölçüsünü takip edebilmek fazla kalori alımının engellenebilmesi açısından büyük değer taşımaktadır” iletisini verdi.

OBEZİTENİN ORTAYA ÇIKMASINI TETİKLEYEN 300’DEN FAZLA GEN VAR

Genetik etkenler hakkında da değerli bilgiler veren Prof. Dr. Yazıcı, 300’den fazla genin obeziteyle alakalı olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Yazıcı, çevresel toksinler, besin yetersizliği ve yüksek yağlı beslenmenin obezite ile alakalı genlerde birtakım değişikliklere neden olarak besin alımını ve yağ dokusunu artırdığını da kelamlarına ekledi.

OBEZİTE BİRTAKIM RAHATSIZLIKLAR SONUCUNDA DA ORTAYA ÇIKABİLİR

Prof. Dr. Yazıcı, hormonlardaki dengesizliğin ve gerilimin kilo artışına sebep olabileceğini vurguladı. “Bulimia, tıkınırcasına yeme bozukluğu ve gece yeme bozukluğu üzere yeme bozukluğu durumları da obeziteye neden olabilir” halinde konuşan Prof. Dr. Yazıcı, uykusuzluğun da obezite riski açısından dikkate alınması gerektiğinin altını çizdi.

PARKLARIN VE YÜRÜYÜŞE ELVERİŞLİ YOLLARIN KISITLI SAYIDA OLMASI ANTRENMAN ALIŞKANLIKLARINI ETKİLİYOR

Yazıcı, “Kişinin hareketliliğinin az olması ve idman yapmaması da obezite gelişmesinde kıymetli risk faktörleridir. Çalışma saatlerinin uzun olması, trafikte uzun müddetlerin geçirilmesi, kişinin aktivitesini azaltmanın yanında ayrıyeten antrenman yapacak bir vakit de bırakmamaktadır. Bununla birlikte teknolojik aygıtların çok ağır kullanımı hareketi azaltan diğer bir faktördür. Ayrıyeten açık alanlarda idman yapılabilecek, park, yürüyüş yolu üzere yerlerin kısıtlı olması antrenman yapma alışkanlıklarını etkilemektedir” kelamlarıyla de obezite gelişiminde azalmış fizikî aktivitenin rolünü vurguladı.